11/02/2016 tarihli Genel Kurul konuşması

Konu: Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı: 1
Birleşim: 38
Tarih: 11/02/2016

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.

CHP olarak tasarının geneline olumlu bakıyoruz. Tasarı hakkındaki görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Daha önce görüşlerini açıklayan milletvekilleri sanayileşmeden, katma değeri yüksek ürünlerden, yazılım şirketlerinin elde ettiği parasal değerlerden yeteri kadar bahsettiler. Tasarının genel gerekçesinde “yüksek katma değerli ürünlerin üretilmesi”, “bilgiyi ticarileştirmek”, “teknolojik şirketler” gibi kavramlar yer alıyor.

Modern tarım üretim tekniklerini ülkemizde geliştirecek olan çalışmalara da AR-GE desteği verilmelidir. Ancak bu şekilde büyük kentlere yoğun göçü engelleyebiliriz. İktidarınızın temel hedefi küçük kentlerde güvencesiz, taşerona muhtaç, ucuz iş gücü yaratmak olunca tarım konusunda üretime yönelik bir destek vermenizi de beklemiyoruz doğrusu. On üç yıllık iktidarınızda sanayileşme için AR-GE desteği verdiğinizi anlatıyorsunuz. Peki neler başardınız, kısaca paylaşalım:

Beton yoğunluğu nedeniyle kanserleşen yaşanılmaz şehirler tasarladınız. Okulu, yolu, parkı yetmeyen; insanları mutsuz, herkesin kaçmak için fırsat kolladığı sorunlu şehirler yarattınız. Bilim adamlarının karşı çıktığı Kanal İstanbul gibi Marmara’yı katledecek ucube projeler tasarladınız. Birileri emretti diye rantsal dönüşüm yaratmak için çevre düşmanı projeleri hayata geçiriyorsunuz.

Yerli otomobil diye bir AR-GE çalışmanız var mesela. Daha ucuza mal etme adına yerli otomobili bile yabancılara hem de yurtdışında yaptırdınız.

Keçiören’de örneğini gördüğümüz bitmeyen metrolar yaptınız mesela. İstanbul’da Sirkeci ile Halkalı arasında günde yüzbinlerce yolcu taşıyan banliyö hattını ortadan kaldırdınız. Hattın hizmet verdiği bölge size oy vermiyor diye insanlarımızı cezalandırdınız.

Sadece sizin gibi düşünen tek tip insan yaratmak amacıyla özellikle medyada başka bir tasarım çalışması yürüttünüz. Sizin gibi düşünmeyeni “Ya taraf olursun, ya da bertaraf.” diyerek cezalandırdınız. Can Dündar’ı, Erdem Gül’ü tasarımınıza uymadığı için Silivri zindanlarına attınız. Askerî cunta yükünü baş tacı yaptınız, bilim insanlarını cezalandırdınız. “Sosyal medya zararlı” dediniz. “Ey Facebook! Ey Twitter!” dediniz. Sizin gibi düşünmeyen ya da sizi eleştiren insanlara küfürler yağdıran, tehdit eden AK troller ve AK troliçeler yarattınız bu tasarımlarınızla.

“Sağlık sistemini çözdük.” dediniz. Yasama faaliyetleri dışında en çok uğraştığımız konu, hastanelerde tedavi olamayan insanlara sağlık sorunlarının çözümü için yardımcı olmakla geçiyor büyük zamanımız.

Kendi aşısını üreten bir hıfzıssıhha kurumumuz vardı, artık aşı üretebilen bir ülke değiliz maalesef; tıpkı Türkiye’yi kendi tarım ürünleri tohumunu üretemeyen ve İsrail’e bağımlı hâle getiren bir tarım ülkesi hâline getirdiğiniz gibi, tıpkı Türkiye’yi saman ithal eden, et ithal eden bir ülke hâline getirdiğiniz gibi.

AR-GE politikalarının başarılı olması için çok iyi işleyen bir eğitim sistemine ihtiyaç var. Cumhuriyet devrimi, o günün koşullarında dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir eğitim sistemini 1935-1940’larda hayatımıza soktu. Dönemin en büyük AR-GE faaliyetiydi bu Türkiye için.

Aziz Sancar’ı hepimiz tanıyoruz. Aldığı Nobel Ödülü’yle hepimizin göğsünü kabarttı, kendisiyle gurur duyduk. Aziz Sancar, Nobel Ödülü’yle ilgili olarak yaptığı açıklamalarda “Başardım çünkü beni köy enstitüleri mezunu öğretmenler yetiştirdi. Ben başarımı aldığım iyi eğitime borçluyum.” demişti. Üniversitelere el koyma tasarımınızın bir sonucu olarak, onu yetiştiren İstanbul Tıp Fakültesi ve diğer üniversitelerin tıp fakülteleri borç batağına girdi sayenizde ve bilim üretemez hâle geldi. Bilim yuvalarını dağıttınız maalesef.

Köy enstitüleri, özel bir eğitim denemesiydi. Öğretmenler, sadece bir dalda değil, çevrelerine katkı sağlayacak her dalda eğitildiler. O zaman “Bağımlılık yapar.” diyerek kimse kültüre, sanata, müziğe, şiire, filme, romana karşı çıkmıyordu.

Bu AR-GE faaliyetlerinin, köy enstitülerinin bugünün koşullarına uygun olarak yeniden kurgulanması gerekiyor. Yeni üretim tekniklerini bilen, bu teknikleri teknolojiyi kullanarak daha da ileri taşıyacak bir eğitim sistemine ihtiyaç var. On üç yılda 5 Eğitim Bakanı değiştiren, tüm eğitim sistemini yerle bir eden iktidarınızın bunu başaracağına elbette inanmıyoruz. Bunlar gerçekleşmez ve biz ihtiyacımız olan tarımsal üretim devrimini gerçekleştiremezsek sanayi gelişimini de sağlayamayız, yüksek katma değerli ürünler de üretecek kadroları yetiştiremeyiz. Japon Mitsubishi’nin yaptığı Kazakistan Baykonur Uzay Üssü’nden Rusların Proton roketiyle fırlattığı uyduyu “Yapımında Türk mühendisler çalıştı, zaten Japonları da uzaktan akrabalarımız sayıyoruz, o yüzden uydu tamamen bizim.” diyerek översiniz ama kimse buna inanmaz.

Dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

https://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/genel_kurul.cl_getir?pEid=44275