30/05/2022 tarihli Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Şimdi, Baki Bey dedi ki: “Taşeron sistemini belediye yapıyor da niye devlet, bakanlık yapamasın?” İkisi de yapmasın. Devlet, kendi görevini kendi yapsın, taşeronlar üzerinden servet aktarmasın, problemimiz o zaten.

Bu, yerel belediyelerin ve sahil belediyelerinin bütçeleriyle ilgili de günümüzde teknoloji müsait. Nüfusların ne kadar değişken olduğu, baz istasyonlarından sinyal alınmasıyla günlük tespit edilebiliyor ve buna göre de ayrı bir pay dağıtılabilir. Yani sahil bölgelerine yönelik oradaki hizmetleri verebilsinler diye doğru bir şekilde bir dağıtım aracı olarak bu sistem de kullanılabilir.

Yani, şimdi, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının kendi yapamadığının bir Ajansa, Ajans üzerinden taşeron şirketlere verilmesi yine problem, daha önceki problemlerde olduğu gibi. Belediyeler gelirlerinin önemli bir kısmını da taşerona aktarıyorlar. Sonuçta, bu gelen sistem de Adalet ve Kalkınma Partisinin her alana yaydığı taşeron sistemi her yerde sorun olarak karşımıza çıkıyor.

Müsilaj Komisyonunda önemli çalışmalar yaptık ve Müsilaj Komisyonunun arkasından bu ileri biyolojik arıtma tesislerinin hızla yapılmasıyla ilgili bu kanunun gelmesi olumlu ve bunun bir an önce hayata geçmesi gerekiyor. Ama bunun yine bir rant kaynağı olarak kullanılması doğru değil. Bunu ya Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının yapması lazım ya da yerel belediyelerin yapması lazım ve kendilerinin de işletmesi lazım. Siz atık su işletme işini… Yani yıllardır yapılıyor biyolojik arıtma, ileri biyolojik arıtma tesisleri. Türkiye’de yeterli personel var, çevre mühendisi var, kimya mühendisi var ve bu kişiler işsiz, iş bulamaz durumdayken biz bu işlemleri yapamaz durumdayız. Yani bunu organize edecek durumumuz mu yok? Var. Ama yine, önceliği, bu rantı bir şekilde bir yerlere aktarma, burada kanalizasyondan bile rant çıkarmaya yönelik anlayış bizim önümüze maalesef burada da çıkıyor.

Ben geçen hafta perşembe günü Ergene’deydim. Ergene zehir akmaya devam ediyor. Yani açık, kimyasal atık kanalı şeklinde gelmiş, simsiyah akıyor ve hâlâ orada düzgün bir çalışma yapılmış değil. Yani organize sanayi bölgelerinin yanı başında arıtma tesisi var, yanından bir dere geçiyor simsiyah zift bir akıyor ve kokudan yanına yanaşamıyorsunuz. Sağlık Mahallesi var -adı da Sağlık Mahallesi- gidin lütfen orada o durumu yerinde görün. Bir an önce arıtma tesislerinin yapılması gerekiyor ve ihtisas organize sanayi bölgelerindeki o atıklarını biyolojik arıtmaya zarar vermeyecek şekilde arıttıktan sonra o sisteme katmaları gerekiyor.

Müsilaj yine görülmeye başlandı Bandırma’da, Erdek Körfezi’nde ve İstanbul’da. Marmara Denizi’nde o müsilaj oluşumunun geçen yıl olduğu gibi öncüleri var. Niye var? Çünkü bir şey yapılmadı, hâlâ bir şey yapılmadı, arsa tahsisi sorunu vardı. Başakşehir’de ileri biyolojik atık su tesisi yapılmasıyla ilgili bir arsa sorunu vardı, bir imzaya bakıyordu, bir yılda o bir imza atılmadı. Yenikapı’da ileri biyolojik atık su arıtma tesisi yapılması için proje var, her şey hazır ama o bir imza atılmadığı için, arsa devirleri yapılmadığı için hâlâ Marmara Denizi ölmeye devam ediyor, çürüme devam ediyor. (Komisyon sıralarından “Bakanlık, devleti…” sesi) O başka bir konu, ileri biyolojik arıtma değil, benim dediğim ileri biyolojik arıtma. Asıl iptal edilen -siz dediniz, ben hatırlatayım size- Sayın Sözen, projeleri hazırlanmış biyolojik arıtma tesisleri ve Dünya Bankasından kredileri hazırken Baltalimanı, Tuzla ve Kadıköy’deki atık su arıtma tesislerini maalesef iptal ettirdi. Keşke, yirmi yıl önce bu iptal olmasaydı bugün Marmara bu hâle gelmezdi.

Nilüfer Çayı yine zehir akmaya devam ediyor ve bu zehir akması konusunda da oradaki sanayi tesisleri denetlenmiyor, geceleri o zehir akmaya devam ediyor.

Buraya İSKİ’nin sizin döneminizde de müdürlük yapan yetkilileri geldi, dediler ki: “Bizim 10 milyara ihtiyacımız var. Sadece o tesis 10 milyarımızı alıyor, biz 10 milyara bütün biyolojik arıtmaları yapabiiliriz.” Ve bunu bir an önce yaptırmak gerekiyor. Parası merkezî idareden mi, yerelden mi, nereden ama bir an önce kazmanın vurulması gerekiyor, arsa tahsislerinin yapılması gerekiyor. Bir yılımızı kaybettik ama bu bir yıl geri dönülmez bir dönemin başlangıcı olabiliyor, o geri dönülmez döneme doğru da Marmara Denizi maalesef gidiyor.

Kıyı dolgu alanları… Maalesef kıyının doldurulması, hani diyoruz ya, biz çapa atarken çayırlara zarar veriyor, vermemeli; orada şamandıralar, mapalar mutlaka olmalı. Orada bu işi şimdiye kadar yapmış olanlar var; balıkçılar, gezi kooperatifleri var. Onlar bütün bunları devredecekler, onlara para istenecek ve vatandaş da oralara gezi yaparken bir de o parayı ödemek zorunda kalacak. Aynı nasıl havalimanında yüksek yer hizmetleri bedelleri ödüyorsa oraya giden turistler de ağır bedeller ödemek durumunda kalacak.

MUÇEV’in daha önce o bölgede, Dalyan’da, Akyaka’da kooperatifler eliyle yapılan, o kıyıya bağlanan tekneler korkunç paralarla, yıllık aidatlarla… Oradakiler de vatandaşa onu naklederek vatandaşın cebinden çıkmış oluyor yine.

Bizim bunları yapabilecek bir devletimiz var, Çevre Bakanlığımız var, pekâlâ Ulaştırma Bakanlığımız var, bunları yapabilirler. Bunları yapmak çok masraflı değil ama buralardan bir rant aktarılacak yine ve yine vatandaşın cebinden çıkacak.

Bizim mutlaka doğayı ve çevreyi korumamız lazım. Bu atık su tesislerinin de kamu-özel iş birliğiyle, yap-işlet-devret modelleriyle değil mutlaka ve mutlaka genel bütçeden ya da belediyelerin bütçesinden yapılması gerekiyor.

Biz, müsilajın önüne geçmediğimiz takdirde Marmara bir daha geri dönülmez bir şekilde kaybediliyor. Sadece Marmara değil Akdeniz’de de Karadeniz’de de son günlerde görüyorsunuz “Red-Tide” dediğimiz o müsilaj alg patlamaları görülüyor. Biz, eğer kanalizasyonlarımızı bir süzgeçten geçirip, demir ızgaradan geçirip Marmara’nın dibine vermeye devam edersek o biyolojik atıklar, oradaki organik yük orada oksijeni tüketmiş durumda. Marmara Denizi 5 miligramın altına düşen oksijen nedeniyle canlıların yaşayamayacağı bir duruma doğru evrildi ve biz hâlâ orayı alıcı ortam olarak kullanıyoruz, Marmara Denizi’ni alıcı ortam olarak kullanmamamız gerekiyor. Bu mümkün olduğu kadar geri dönüşümü…

BAŞKAN TAHİR AKYÜREK – Ali Bey, mümkünse toparlayalım.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Az kaldı.

Bu geri dönüşümden kullanabileceği suyla birlikte desteklenmesi de önemli ve atık su arıtma tesislerinin mutlaka ve mutlaka desteklenmesi gerekiyor, elektrik konusunda da desteklenmesi gerekiyor. Doğru düzgün arıtma yapanlar ciddi bir maliyet üstlenmiş oluyor. Gece kaçak deşarjlarını yapanlar bunu kâr olarak cebine koyuyor ve gelecek kuşakların sırtına da ağır bir yük olarak bu çevre kirliliğini bırakıyor. Bu konunun da ciddiyetle üzerine gidilmeli.

Ben, buradaki herkesi bir kere daha Ergene Nehri’nde Sağlık Mahallesi’ndeki leş gibi kokan o atık sularının oraya gitmeye ve o doğaya yaptığımız ihaneti yerinde görmeye davet ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

 

Yasama Yılı: İstanbul Milletvekili Gökan Zeybek ve 5 milletvekilinin, (2/4469) esas numaralı Kanun Teklifi’nin 29’uncu maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğu iddiasına ilişkin önergeleri hakkında görüşme
Birleşim: 27
Tarih: 5
Tarih: 30 .05.2022