21/11/2018 tarihli Plan ve Bütçe Komisyonu

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Sayın Bakanım, ihanetçi belediyecilik örneklerini burada Çevre ve Şehircilik Bakanlığı olarak maalesef seyrediyorsunuz. Heyelan bölgelerinde bu kadar toplu olarak yapılan konut mezarlıklar… Aslında bunlar insanlara mezarlık olacaktı ama bu bölgeler olduğu gibi konut mezarlığına döndü. Bu bölgedeki heyelanın durumunu anlamak için uzman olmaya gerek yok, gören iki göz yetiyor. Bunlar yapılırken Şehircilik Bakanlığı niye bunları seyretti? Normalde 2 kat imarı olmayan yerlere, heyelan bölgesi olan yerlere 30 kat, 40 kat konutlar yapıldı ve bunların ne yeşil alanı var, ne okulu var, ne sağlık alanı var ama bunlar deprem bile beklemeden heyelan bölgesinde Pisa Kulesi gibi Pisa konutları olacak ve maalesef, orası da insanlara mezar olacak. Bu konuda sorumluluk Şehircilik Bakanlığınındır. Şehircilik Bakanlığı bu ihanetin, belediyecilik örneklerinin önüne niye geçmedi, bunu size sormak istiyorum.

Emsali o kadar yukarı çıkardınız ki görülmemiş emsallerle oralarda güneşi görmeyen konutlar yaratıyorsunuz. Buradaki çocukların ruh sağlığı nasıl yerine gelecek?

Endonezya’da geçenlerde, geçen ay bir deprem oldu. O depremde zemin sıvılaşmasından dolayı bütün o konutlar toprağa gömüldü. Bunun benzerleri Beylikdüzü’nde var, Büyükçekmece’de var, özellikle Esenyurt’ta var. Bununla ilgili niye tedbir almıyorsunuz?

Yirmi yıl oldu Marmara depremi olalı, 70-75 milyar lira deprem fonunda para birikti. Bu paraları ne yaptınız? Nereye harcadınız? 70-75 milyar, deprem konusunda Türkiye’deki konutların bütün sorunlarını çözecek bir miktardı ama maalesef hâlâ deprem güvenliği olan konutlarımız yok. Bugün bir deprem olsa İstanbul, korkunç bir bedel ödetecek Türkiye ekonomisine; bırakın, orada ölecek 100 binlerce insanı, bunu da düşünüp bu parayı keşke bu alanda kullansaydınız duble yol yapmak yerine.

“İmar barışı” dediniz, imar barışında devletin güvenli konutlarda oturma yetkisini ve bununla ilgili denetim hakkını belli bir para karşılığı verdiniz, sattınız. Yani tabiri caizse “Belediyeler rüşvet almaya gelmesin. Toplu olarak bize haraç gönderin.” dediniz, bu doğru değil. Orada insanların konutuna eğer dokunulmayacaksa niye para istiyorsunuz? Bunu para almadan yapmak gerekmez miydi? Onun dışında, böyle bir şey için bu deprem fonunu kullanıp o sorunlu konutları rehabilite etmek gerekmez miydi?

Şimdi, Tabiat Tarihî Müzesi kararınızı yerinde buluyorum. Tabiat katledildi, oralarda ne ağaç kaldı, ne börtü böcek kaldı; çocuklar ancak müzede görebilecek. Onun için gelecek kuşaklar adına faydalı bir çalışma.

Bahçeşehir Gölet Projesi, maalesef… Orası oturmuş, yerleşmiş ağaçlarıyla, pırıl pırıl gezi alanlarıyla çok güzel bir projeydi; oraya beton saplandı, hançer gibi beton saplandı oraya ve siz o Bahçeşehir’de, Başakşehir’de diyorsunuz ki: “Tek adam, tek ağaç. Beton ve suni çimle millet bahçeleri yapıyoruz.” yani olanı yok ediyorsunuz, oralara betonla yeni yeni parklar yaptığınızı iddia ediyorsunuz.

Atık su arıtma tesisi inşaatı ve işletmesinde kamu-özel iş birliği modelini uygulayacağınızı belirtiyorsunuz. Burada da bir kanalizasyon suyu garantisi verecek misiniz? Eğer firmalar iflas ederse bu işletmeler ne olacak? Bunun şakası bile olmaz, bu konularda belediyeler üzerine düşeni yapmalı.

İDO özelleştirildi. İDO “Kâr etmiyorum.” diye artık satmaya çalışıyor oradaki gemilerini.

Geçtiğimiz günlerde Cenevre’de Dünya Sağlık Örgütü hava kirliliği konferansı düzenledi ve bu konferansa Türkiye’den hiç kimse katılmadı. “Bu kadar önemli olan bir konuda, özellikle sigara kadar insan ölümüne yol açan hava kirliliği konusunda Bakanlığınız niye gerekeni yapmıyor?” diyorum.

Şimdi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı niçin var? Deprem güvenli konutlar yaratılması için var. Bugün Ataköy’deki o konutlar maalesef zemin sıvılaşması tehlikesinin olduğu yerde. Avcılar bugün deprem tehlikesiyle burun buruna ve 1999’dan -ben Avcılar’daydım- o günden bugüne maalesef hiçbir şey yapılmadı. Koskoca yirmi yıl; bırakın yirmi yılı, beş yılda mahalle mahalle bu dönüşümler, deprem dönüşümleri yapılabilirdi. Niye bunları umursamıyorsunuz? Yüz binlerce insanımızın ölümüne niye seyirci kalıyorsunuz?

Teşekkür ediyorum.