16/05/2017 tarihli Genel Kurul konuşması

Konu: İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel’in, (2/1128) esas numaralı 2429 Sayılı Bayram ve Genel Tatiller Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/97) münasebetiyle
Yasama Yılı: 2
Birleşim: 92
Tarih: 16/05/2017

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 28 Nisanın iş cinayetlerinde hayatını kaybedenleri anma ve yas günü ilan edilmesini öngören kanun teklifimize ilişkin söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinin raporlarına göre 2016 yılında Türkiye’de en az 1.970 işçi çalışırken yaşamını yitirdi. 2016’da Şirvan’da madenciler, Alaşehir’de tarım işçileri, Bor’da tekstil işçileri, Elâzığ’da sera işçileri toplu iş kıyımlarında hayatını kaybetti. Üçüncü havalimanı inşaatında ölenlerin sayısı hâlâ belli değil. 2017 yılının ilk dört ayında en az 586 işçi yaşamını iş cinayetlerinde yitirdi. Sadece geçtiğimiz ay çalışırken hayatını kaybeden işçi sayısı 145’i buldu. En trajik işçi kayıplarından birini az önce Onursal arkadaşım anlattı. 39 yaşında, bir gece yayınlanan kararnameyle işinden edip inşaat şantiyelerinin güvenliksiz çalışma koşullarına mahkûm ettiğiniz Bünyamin öğretmen yirminci günde iş cinayetine kurban gitti. Geçtiğimiz cumartesi günü 301 madencinin hayatını kaybettiği ve sizlerin “Bu işin fıtratında var.” dediğiniz Soma cinayetinin 3’üncü yıl dönümünde kürsüye çıkan bir anne “Herkesin görmesi için 300 300, 500 500 mü ölmemiz gerekiyor?” diye haykırdı gözyaşları içerisinde.

Değerli milletvekilleri, iş cinayetlerinde hayatlarını kaybeden işçi yakınları adalet arıyor. Fıtrat mühendisi iktidar, yaşadığı acıyı anlatmak isteyen, derdini dökmek isteyen işçilere sokak ortasında tekme atan danışmanları korumaya alıyor. Başka ne yapıyor iktidar? İş kazaları ve işçi sağlığı alanlarında çalışma yapanları cezalandırıyor, işten atıyor. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi gibi bu alanda akademisyenlerle bilimsel çalışmalar yapan, raporlar yayımlayan, çözüm önerileri geliştiren ve yaşanan cinayetleri bizlerin de bilmesini, duymasını sağlayan kurumların çalışmalarını engelliyor. En son yayımlanan KHK’yla hayatını bilime, barış, demokrasi ve işçi hakları mücadelesine adamış bilim insanları Profesör Doktor Mehmet Zencir, Profesör Doktor Onur Hamzaoğlu ve Yardımcı Doçent Doktor Özgür Müftüoğlu KHK’yla ihraç edildiler, “Bu işçi ölümleri azalsın.” diye mücadele eden bilim adamları. Bu bilim insanları işçi hakları alanında çalışıyorlar, OHAL’in işçi hakları açısından da olumsuz etkileri olduğunu söylüyorlardı; yanlışların duyulmasını da sağlıyorlardı bu bilim adamları. İktidar gerçekleri duymamızı istemedi, herkesin kafasını kuma gömmesini istedi her zamanki gibi. Bir gece yarısı kararnamesiyle bu bilim insanları akademiden ihraç edildiler. Ne olduğuyla ilgilenmediler, ne olduğunu duyuranı da cezalandırdılar, aynı, suçlarını duyuran gazetecileri hapse attıkları gibi. Tıpkı MİT tırları davasında suçu ve suçu işleyeni araştırıp yargılayacağı yerde bunu bırakıp “Bu bir haberdir.” diyerek duyuran Cumhuriyet gazetecilerini tutuklattığı gibi. Ya da Enerji Bakanının maillerinde ortaya dökülen karmaşık ilişkileri, suçları sorgulayacağı yerde mailleri duyuran gazetecileri sorgusuz sualsiz hapse attığı gibi. FETÖ’ye övgüler dizenler bakanlıklarını, belediye başkanlıklarını sürdürürken bir “tweet” başlığı atıldıktan elli beş saniye sonra silinmesine rağmen Oğuz Güven’i tutuklattıkları gibi.

Değerli milletvekilleri, biraz vicdanınız varsa eğer, gözlerinizi, aklınızı kapatamazsınız bu olup bitenlere. Düne kadar FETÖ’yle beraber yürüyenler, beraber ıslananlar, aynı menzile farklı yollardan yürüyenler, FETÖ’yle mücadele adına OHAL sürecinde yayımlanan kararnamelerle FETÖ zihniyetiyle ezelden beri mücadele eden on binlerce kişiyi açlığa mahkûm ettiniz ama FETÖ’ye Ankara’nın arazilerini parsel parsel peşkeş çekenler, Pensilvanya’ya çantalarla para gönderen belediye başkanları hâlâ yerlerinde oturuyorlar.

Ankara’nın göbeğinde, Yüksel Caddesi’nde İnsan Hakları Anıtı önünde 2 insan, akademisyen Nuriye Gülmen ve Öğretmen Semih Özakça yarın itibarıyla eylemlerinin yetmişinci gününe geliyorlar. Sizden olmayanı ömür boyu açlığa mahkûm etmenize isyan ederek bedenlerini açlığa ve ölüme yatırdılar. Eriyorlar, direniyorlar. Sizlerin de duymasını istiyorlar. İşlerini geri istiyorlar, onurlarına saygı duyulmasını istiyorlar. Nuriye ve Semih’i KHK’larınızla sosyal izolasyona tabi tuttunuz, yaşayan birer ölü hâline getirdiniz. Haksız yere işten attığınız on binlerce emekçinin sesidir onlar. Vicdanlara seslenen bu çığlığı duyun. Dünyanın duyduğu bu çığlığa daha ne kadar kör ve sağır kalacaksınız?

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

https://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/genel_kurul.cl_getir?pEid=59321