12/12/2021 tarihli Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Sayın Komisyon Başkanım, öncelikle teknik bir konuda bir bilgi almak istiyorum. Genel Kurulda bu maddeler oy birliğiyle kabul edildi ve Komisyon da orada olumlu görüş bildirdi ve sonra dün bir tezkere okundu Meclisin kapanmasına doğru, geri çekilmesini talep ettiniz Komisyon olarak. Peki, Komisyon toplantı yapmadan, Başkan yazıyla tekrar geri çekebiliyor mu böyle bir düzenlemeyi? Herkesin oy birliğiyle kabul ettiği, Meclisin oy birliğiyle kabul ettiği bir düzenlemeyi, Komisyon bir toplantı yaparak mı geri çekti yoksa sadece sizin yazınızla mı bunu çekti? Bu konuda teknik olarak bir sorun olduğunu düşünüyorum. Komisyon toplantı yapmadan, Komisyon adına bir kişi karar verip geri çekemez diye düşünüyorum. Bu konuda öncelikle bir bilgi almak istiyorum, sonrasında devam edeceğim.

BAŞKAN ZİYA ALTUNYALDIZ – Ali Bey, biraz önce İç Tüzük 88’i okudum, İç Tüzük bu hakkı Komisyona veriyor, Komisyon Başkanı bu yetkiyi kullanıyor. Daha önceki örnekler de var, bu yetkimizi kullandık ve şu anda Komisyondayız.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Burada başlı başına bir sorun görüyorum ben.

BAŞKAN ZİYA ALTUNYALDIZ – İç Tüzük’e dönük bir eksiklik yok.

Teşekkür ederim.

Buyurun.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Yani ben burada bir sorun görüyorum. Ayrıca, konuya esas olarak, şurada ben size bir grafik göstermek istiyorum.

BAŞKAN ZİYA ALTUNYALDIZ – Biraz önce Yüksel Bey’in ifade ettiği…

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Arkadaşlarımızın da belirttiği, dün de Genel Kurulda bunu gösterdim. Şurada 1.270 hekim bugüne kadar, 1.254’tü, 1270’e çıktı cuma günü itibarıyla. Ne kadar hızla hekimleri yurt dışına kaybettiğimiz görünüyor. 2012’de 59’muş, şimdi 1.270, daha yıl bitmedi. Ya, durumun aciliyetinin farkındasınız değil mi, ne kadar hızlı bir şekilde hekimlerimizi ve sağlığımızı kaybediyoruz? Buna bir kere dikkat etmeniz gerekiyor.

Bizim 3 tane büyük tıp fakültemiz var: Hacettepe, Cerrahpaşa, Çapa; en eski olanları. Bu 3 fakülte geçen yıl 1.133 hekim mezun etti, biz 1.270’i kaybettik. Bu artış trendi öyle bir noktaya geldi ki önümüzdeki yıl 2 bin, ondan sonra 2.500, böyle artacak gözüküyor. Burada durumun aciliyeti ortada, acil olarak bir şey yapmak gerekiyordu ve işte Bakanlık bir düzenleme getirdi, dedi ki: “Hekimlerin öncelikle böyle bir acil durumu var.” Akabinde, biliyorsunuz, geçen hafta sağlık personeliyle ilgili de bir düzenleme getirdiler Genel Kurula yine; orada üniversitelerle ilgili, kurum hekimleriyle ilgili de düzenlemeler geldi. Bunların bir an önce burada da ilave edilerek geçmesi gerekiyordu, veteriner hekimler de buna ilave edilecekti.

Şimdi, torba yasalarla ilgili hep eleştirdiğimiz şeyi, sizin bugün eleştiriyor olmanız bizim için umut verici ama şöyle de bir durum var: İlk defa torba yasa iyiye kullanılacaktı, iyi niyetle bir iyileştirme için kullanılacaktı; siz onu geri çekerek, geri çekme de değil, tamamen çıkartarak onu ortadan kaldırmaya çalışıyorsunuz. Bir kere, bunu kesinlikle yapmamanız gerekiyor. Arifeyi gösterdiniz sağlıkçılara, bayramı göstermiyorsunuz ve o kadar umutlandırdığınız “Artık Türkiye’de geleceğimi arıyorum.” demeye başladığı bir anda hekimler, sağlık çalışanları, siz bunun tekrar iptaline gidiyorsunuz, bu doğru değil. Bakın, bunun eksiklerini tamamlayalım.

ABDURRAHMAN BAŞKAN (Antalya) – Yok, daha iyi bayram…

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Biz Türkiye’de hep şunu görmüşüzdür: Bir hak verilip geri alındığında daha iyisi gelmemiştir ve burada da neyi gerekçe gösterdiler? Bir emekli hekim, işte 11, 12 bin lira ücret alabilecek diye. Yoksulluk sınırının 10 bin liranın üzerine çıktığı, o da geçen senenin rakamları… “Önümüzdeki sene bir emekli hekim 11, 12 bin lira alacak, bu da valinin 200, 300 lira üzerinde olacak.” diye bir tepki geliştirildi. Bir vali dört yıl okuyor, bir uzman hekim en az on iki, on üç yıl okuyor. Ve bir vali emekli olduğu gün telefonunu kapatabiliyor, bir hekim ölene kadar telefonunu kapatamıyor. Yani böylesi bir durumda ve bu kadar hızla hekimlerimizi kaybettiğimiz bir ortamdda, bir yandan sağlıkta şiddet, bir yandan malpraktis üzerinden hekimleri kesilen korkunç yüksek meblağda milyonlarca ceza ve bazı branşlarda artık insanlar cerrah olmak istemiyor. Bu sadece onların sorunu değil; biz, ameliyat olacak riskli branşlarda cerrah bulamayacağız, bulduysak o iyi yetişmiş olan cerrahları bir bir yurt dışına kaptırıyoruz. Yani birçok arkadaşımla görüşüyorum. Çok iyi yetişmiş, alanında ihtisaslaşmış hekimleri artık bulamayacağız, Türkiye onlara ulaşmak için onların peşinden gitmek durumunda kalacak sağlığını geri kazanabilmek için.

Bizim bu süreçte, Covid-19 sürecinde “Meslek hastalığı sayılsın.” diye önerilerimiz oldu, bu dahi yapılmadı. Nedir işte? Sosyal Güvenlik Kurumu, orada işte “Hastaneden kaptığını ispat etmek zorunda.” dedi. Yani bir hekimin kendini düşünme şansı yok. Daha önce AIDS olsun, Hepatit B olsun, biz cerrahlar bunları ameliyatlarda alıyorduk. Şimdi bu havadan bulaşan bir hastalık ve o Covid servislerinde hekimler günlerce, gece gündüz oralarda o hastalıkla yüz yüze kalıyorlar. Bizim o konuda da bir çalışma yapmamız gerekiyor.

Bizim zorunlu sigortayla ilgili olarak da, az önce Yüksel arkadaşımız da söyledi, yani o kadar yüksek primler artık çıkmaya başladı ki hekimler de sigorta şirketlerinin, avukatlık şirketlerinin âdeta bir kurbanı yapılmaya çalışıldı yani bir hekim çalıştığında, emekliliğinde aldığı ücretin 2 katı, üç katı… Bir, iki vaka nedeniyle tazminatlara mahkûm ediliyor, bunların mutlaka düzeltilmesi gerekiyor.

Ben Sağlık Komisyonundayım. Biz hep şunu derdik “Sağlık Komisyonunda bu konular konuşulsun.” ve bekliyoruz da bunların konuşulmasını; özlük haklarıyla, yıpranma paylarıyla ilgili mutlaka iyileştirmeler yapılsın. Bir cerrah en yüksek riskli grupta, en yıpratıcı grupta. Bir hastanın kaybının kaygısı, oluşabilecek olan yan etkiler olsun, komplikasyonlar olsun, onun kaygısı. En riskli iş astronotluk, ondan sonra cerrahlık geliyor. Ama biz bu kadar stresli gruba bir iyileştirme yaptık “Onu da çıkaralım.” diyoruz. Bu doğru değil ve bunu da işte “3600’le birlikte yapalım diyoruz.” Bu doğru değil. Durumun aciliyetini bu grafik de gösteriyor. Yani burada bizim mezun ettiğimiz hekimlerin yüzde 10’dan fazlası ama bunların da çoğu inanın Hacettepe, Cerrahpaşa, Çapa’dan mezun olanlar…. Yani bu konuda Meclis üzerine düşeni yapmalı. Hazır iyi niyetli bir çalışma geldi. Neydi eksiklik? Dediğim gibi yardımcı sağlık personeliyle ilgili eksiklik vardı. Öneri vardı, onu gündeme alalım, onu bir an önce geçirelim.

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Başkanım, yarın bu böyle geçsin bence artık.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Üniversite hekimleriyle ilgili düzenleme geçen görüşmelere getirilmişti; muayenehanesi olmayan, üniversitede çalışan hekimlerin ücretlerinde iyileştirme. Bunları getirin, oylayalım, eksik kalanları tamamlama konusunda gereğini yapalım. Yani bu dövizdeki artış olsun, bu çalışma şartlarındaki yıpratıcı ortam olsun, bize acilen bir düzenleme yapma sorumluluğu veriyor. “Biz bunu şununla yaparız, bununla yaparız.” dedikçe biz daha çok hekimimizi hızla kaybedeceğiz. Onun için de o yoksulluk sınırının civarında bir emekli maaşını uzman hekimine bu Meclis çok görmemeli, kesinlikle geri çekilmemeli, çıkartılmamalı. O eksik olanları tamamlamayla ilgili geçen getirmiş olduğunuz önergeleri de bence tekrardan gündeme alalım ve bunu tamamlayalım diyorum. Diğer eksik olan öğretmen olsun, diğer memurlar olsun o konudaki çalışmaları da, 3600’le ilgili çalışmaları da ayrıca yine yapalım. Orada da iyileştirme yapabileceğimiz sağlıkçılarla ilgili bir şey varsa onu da konuşalım ama şu anda “Onların peşine takacağız, yok ekonomik kriz, yok bilmem ne.” deyip eğer biz onlara iyileştirme de yapamayacağımız bir durum olduğunda çok daha kötü bir duruma gelecek, onun için durumun aciliyeti ortada, biz bu iyileştirmeleri yapalım eksik kalanları da sonra tamamlayalım.

Teşekkür ediyorum.