11/04/2018 tarihli Genel Kurul konuşması

Konu: Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı: 3
Birleşim: 84
Tarih: 11/04/2018

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; nereden nereye geldik? “Toprak işleyenin, su kullananın.” diyen Ecevit’ten yerli yersiz her şeyi satıp “Yerli ve millîyim.” diyen AKP’ye.

Suyla ilgili hayata geçirilen düzenlemelerden sonra neoliberal politikaların bir talan etmediği tarımda kullanılan su vardı, o da böylelikle talan edilmiş oluyor.

Satmadığınız bir hava kaldı, o havayı da termik santrallerle zehirliyorsunuz.

Dünyada 2,1 milyar insan güvenli içme suyundan yoksun. 2050 yılında 3 milyar insan susuz ve kıtlık içerisinde bölgelerden göçmek zorunda kalacak. 4 insandan 1’i suya ulaşamayacak bundan otuz yıl sonra.

Küresel ısınma en çok ülkemizi tehdit ederken, ülkemiz çölleşirken biz buna kulak tıkıyoruz ve küresel ısınma bizim derdimiz değilmiş gibi davranıyoruz. Şiddetli fırtınalar, dolular, seller ülkemizi ve dünyayı tehdit ediyor. Tarımda şu anda 1,2 milyar insan doğal felaketlerden etkilenirken önümüzdeki dönemde 1,6 milyar insan tehlikelere maruz kalacak, doludan, selden, felaketten etkilenecek.

Türkiye’de yıllık ortalama yağış 500-574 milimetre arasında, dünya ortalaması bin milimetre. Bir yandan yağmur gelmeyecek tarımda, bir yandan siz tarımda kullanılan suyu paralı hâle getireceksiniz; bu çiftçi ne üretecek, ne yiyecek? Barajlara önem vermek gerekiyor ve barajların sayısını artırmak, yağan yağmuru da elde tutmak gerekiyor.

Temiz su kaynakları hızla azalıyor, suya erişim zorlaşıyor. Termik santraller bir yandan doğayı kirletirken bir yandan da yer altı suyunu çekerek artezyen kuyular üzerinden, temiz suyu tüketiyor, tarımda kullanılacak olan suyun daha da derine kaçmasına sebebiyet veriyor.

Nükleer santral yapıyorsunuz, o da Karadeniz’i tamamen tahrip edecek, Karadeniz’in suyunu ısıtacak, Karadeniz’in balığı da artık çıkmaz olacak.

Bir de Kanal İstanbul Projeniz var. Çevre tahribatıyla Durusu Terkos Barajı’nın doğusunda kalan kısımdan gelen baraj havzasındaki bütün suyu Kanal İstanbul’la keseceksiniz. Bir taraftan da Sazlı Bosna Barajı’nın batısından gelen suyu keserek İstanbul’un temiz su kaynaklarını bir bir yok edeceksiniz. Sadece bununla da kalmayacak, buradan geçen kanalın o geçtiği bölgedeki bütün yer altı suları da tuzlanacak, oradaki toprak çoraklaşacak ve o Kanal İstanbul’un geçtiği bölgedeki bütün ağaçlar da kesilecek. Üçüncü havalimanı için ve bağlantı yolları için 700 binden fazla ağacı kestiniz. Bu yapacağınız Kanal İstanbul Projesi’yle de daha çok ağaç keseceksiniz ve Trakya’yı da bu konuda mağdur edeceksiniz. Bir yandan İstanbul’un nüfusu 20 milyonlara çıkacakken, İstanbul’un temiz su ihtiyacı daha da artacakken siz Sazlı Bosna Barajı’nı ve Durusu Terkos Barajı’nı tahrip ediyorsunuz.

Daha geçtiğimiz hafta Büyükçekmece Baraj havzasının hemen sınırının yanında, hidrojen siyanür dökülen bir alanda koyunlar bu suyu içti ve zehirlenip öldüler, tavuklar ve kuşlar orada öldüler. Düşünün, Büyükçekmece Barajı gibi İstanbul’un suyunu veren bir barajın hemen yanı başına hidrojen siyanür dökülebiliyor. Geçtiğimiz aylarda, biliyorsunuz, Tuzla’da 97 kişiyi hastanelik eden kimyasal atıklar ulu orta kanalizasyona deşarj edilmişti ve o kanserojen maddenin ne olduğu bilinmeden “Dökülen maddenin niteliğini bilmiyoruz ama zararlı değil.” dediler. O, trikloretilen, kanserojen bir madde ulu orta dökülüyor.

Biz, su kaynaklarımızı korumak durumundayız; kirlenmekten de korumak durumundayız, var olan suyumuzu da akıllı sulama sistemleriyle, damlalık sistemleri gibi akıllı sulama sistemleriyle daha iktisatlı kullanmak zorundayız. “Ergene kirliliği kanser vakalarını artırıyor.” dediği için Uzman Doktor Dilek Tucer açığa alındı. Dilovası’nın kanser ovası olduğunu tespit ettiği ve çözüm üretilmesi gerektiğini ifade ettiği için de Onur Hamzaoğlu şu anda hapiste yatıyor. (CHP sıralarından alkışlar) Onur Hamzaoğlu onurumuzdur. Halkın sağlığını düşünen, halkın geleceğini düşünen bilim adamlarına sahip çıkmak, kendine “İnsanım.” diyen herkesin boynunun borcudur.

ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) – Ötekiler bilim adamı değil.

ALİ ŞEKER (Devamla) – Evet, bazıları bilim adamı değil. Bazıları kendi koltukları için bilim adamlıklarını satıyorlar. O kişiler bilim adamı değil, iktidarın yalakaları, iktidarın…

ALİM TUNÇ (Uşak) – Onlar da muhalefetin yalakaları oluyor.

ALİ ŞEKER (Devamla) – Evet, iktidarın yalakaları…

ALİM TUNÇ (Uşak) – Sizin yalakanız.

BAŞKAN – Hakaret etmeyelim lütfen.

ALİ ŞEKER (Devamla) – Biliyorsunuz, eğitimi piyasalaştırdınız…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Şeker, teşekkür ederim.

ALİ ŞEKER (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Peki, tamamlayın.

ALİ ŞEKER (Devamla) – …sağlığı piyasalaştırdınız, ulaşım hakkını piyasalaştırdınız, güvenliği piyasalaştırdınız, neoliberal politikaların sizi getirdiği noktada artık tarımdaki suyu da piyasalaştırmak istiyorsunuz. Köylüler arasında kavga çıkaracaksınız, yeni kan davalarına vesile olacaksınız.

Bu arada, Sabah-ATV’ye 750 milyon dolar verenler bugün de Demirören’e Kanal D’yi alması için, Hürriyeti alması için, CNN’i alması için 700 milyon dolar verdiler. 700 milyon doları eğer biz 23.333 KOBİ’ye verseydik, her birine 30’ar bin dolar verseydik, 126 bin lira verseydik, ortalama 15 kişinin çalıştığı bu kuruluşları kurtarabilirdik ve 1,5 milyon insanın hayatına dokunabilirdik. Ama biz ne yapıyoruz? Paramızı bir kişinin iktidarını devam ettirmek için veriyoruz ve iki sene sonra da geri ödeme başlamak üzere -kim öle, kim kala- “İki sene sonra ödersin.” diyoruz. Bunu kabul etmek mümkün değil. Halkın parasını bir kişi için harcayamazsınız.

Saygıyla selamlıyorum Genel Kurulu. (CHP sıralarından alkışlar)

https://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/genel_kurul.cl_getir?pEid=68813