08/06/2022 tarihli Genel Kurul konuşması

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Erzincan ilinin ve Erzincanlıların sorunlarını dile getirmek için söz almış bulunuyorum.

Erzincan’da 1991-1993 yılları arasında hekim olarak önce sağlık ocağında, sonra da devlet hastanesinde başhekim olarak görev yaptım ve Erzincan’ın sorunlarıyla sık sık ilgilenip oralarda çözümlerin bulunması için yardımcı olmaya çalışıyorum.

Mecburi hizmetim sırasında 653 vatandaşımızı kaybettiğimiz Erzincan depremini yaşadım ve orada hekim arkadaşlarımızla yaraları sarmaya çalıştık. Bu sefer gittiğimde de gördüm ki hâlâ köylerde kerpiç evlerde insanlar depreme karşı savunmasız, korunmasız. Aradan geçen bunca yıla rağmen, otuz yılın üzerinde bir zamana rağmen hâlâ önlemlerin alınmayışı yeni tehlikelere de maalesef kapı aralıyor. Mart ayında esnaf masasıyla gittik, esnafın durumunu yerinde gördük, o zaman Veli Ağbaba önderliğinde gitmiştik, bu sefer de Utku Çakırözer’le Erzincan’a gittik ve orada bütün ilçeleri dolaşarak vatandaşların sorunlarını tek tek tespit ettik. Daha önce de, geçen ay İliç madenini yani Çöpler köyünde yapılan o madenin kapasitesinin genişletilmesiyle ilgili çalışmaları yerinde görmek için Orhan Sarıbal’la oraya gitmiştik. Orada bir maden var. Maden daha da yükseltilerek, dolgu yapılarak havuzun kapasitesi artırılmaya çalışılıyor ve oradaki maden Fırat’ın kenarında -Karasu Fırat’ın en büyük kolu- oradan Keban’ı tehdit ediyor, Karakaya’yı tehdit ediyor, Atatürk Barajı’nı, bütün Doğu ve Güneydoğu Anadolu’yu tehdit ediyor. Orada yaşanacak bir felaket, özellikle iklim değişikliğinin bu kadar tehlike saçtığı bir dönemde her an Karasu’ya, her an Keban’a, oradan da diğer barajlara ve bütün Anadolu’ya zehir olacak. Orada siyanürle altın ayrıştırılıyor ve orada devlete kalan para çok komik. Daha önce Çanakkale’de Kaz Dağları’nda bütün işletme boyunca kalacak para 50 milyon dolar demiştim, düşünün Kaz Dağları’nı yok ediyorsunuz o bölgede koca ormanları, yetişmiş ağaçları ve devlete kalacak olan para -o da kalırsa- 50 milyon dolar yani İstanbul’da bir apartman parası. Bizim bunun için ülkeyi tehlikeye atmamamız gerekiyor. Erzincanlılar sandık için gün sayıyor ve gelirleri her gün düşmüş olan çiftçi perişan durumda. Orada işsizlik ödeneğine başvuran 3 vatandaştan ancak birisi işsizlik ödeneğini almaya hak kazanabiliyor. İcra dosyaları maalesef dağ gibi olmuş. Kahveye girdiğimizde kahvede dediler ki: Geçen sene 33 liraya aldığımız şeker -bugün geldi- toptancıda 185 lira. Yani 33’ten 185’e, 6 katına çıkmış neredeyse şeker fiyatı. Erzincan şeker pancarını üretiyor, şeker fabrikası var, o şeker fabrikasını siz Albayraklar’a sattınız, artık köylüler şeker alamaz hâle geldi, çayı şekersiz içmek durumunda kaldı. Sadece çay değil, orada arıcılık da var, arıcılık yapanlar arılarına şeker alamaz hâle geldi kendi memleketinde şeker pancarı üretilip şeker fabrikası olduğu hâlde.

İliç’te madenin hemen yanındaki Çöpler köyü hemen merkeze yakındır. İlçe sakinleri, orada, eskiden biz kalktığımızda kuş sesleriyle uyanırdık, artık kuş sesi duymaz olduk, kuşlar birer birer ölüyor artık kuş türlerinin sayısı da gittikçe azaldı, zaten ortadan kalktı diyorlar. Bizim o dönemde, yetmiş yıl önce yapılmış olan bir köprünün halatını bile bugün yapamamış olmamız… Orada, Bağıştaş’tan karşıya geçen yetmiş yıllık köprünün halatı senelerdir kopuk ve hâlâ yapılmadı, bir an önce yapılması gerekiyor. Yol yok, çocuk parkı yok, okullar yok ve insanlar isyan ediyorlar. Geçmişte, emekli olanlar, emekli aylıklarıyla çok güzel geçinebilirken, ev alabilirken emekli ikramiyesiyle, bugün açıklanan “Emekli ikramiyesini iyileştirdik.” dediğiniz rakamlarla evin ancak mutfağını alabiliyorlar, mutfağın içerisindeki buzdolabına koyacak yemek için cebinde bir para kalmıyor artık. Batıya tayini çıkan oradaki memurların “Bizim batıya tayinimiz çıkarsa, sahil kesimlerine tayinimiz çıkarsa nasıl orada kira ödeyeceğiz, nasıl geçineceğiz?” diye ödleri kopuyor, insanların korkulu rüyası olmuş.

Küçükbaş hayvan sayısı İliç’te 10 binken 2.200’e düşmüş yani tulum peynirinin merkezinde; orada artık koyun kalmadığı için tulum peyniri bile tehlikeye girmiş durumda.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ALİ ŞEKER (Devamla) – Bir kuzuyu yaşatabilmek için, diğer kuzulara yem olabilsin diye diğer bir kuzuyu satıyoruz diyorlar. Orada büyükbaş hayvan sahipleri de yem fiyatlarına artık yetişemez oldular. Erzincan’ın köylerinde telefonlar çekmiyor, internet yok, biz “Gençlerimizi orada tutalım, üretime katalım; tarımda, hayvancılıkta iş yapsınlar.” diyoruz ya ama orada, Erzincan’ın merkez köylerinde bile internet dâhi yok.

Refahiye-İliç yolu hâlâ bitirilmemiş, bir an önce bitirilmesini bekliyorlar, insanlar bir an önce oranın açılmasını istiyorlar.

Erzincan “Orda bir köy var, uzakta.” dizeleriyle tanınan şair Ahmet Kutsi Tecer’in memleketi. Onun dizelerini hatırlatarak bitirmek istiyorum konuşmamı. Gitmeseniz de kalmasanız da görmeseniz ve görmek istemeseniz de orada bir Erzincan var, sorunları var ve sorunlarına çözüm bekliyorlar, hâlâ siz çözmediniz, biz geldiğimizde çözeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)