07/11/2018 tarihli Plan ve Bütçe Komisyonu

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Sayın Başkan, Sağlık Komisyonunun sağlıksız çalışma şartları nedeniyle sesimizi kaybettik ama meramımızı anlatabileceğimizi düşünüyorum.

BAŞKAN – Hayırdır, orada sıkıntı mı var?

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Yok, yok, hiç sıkıntı yok (!) Çünkü dert etmeyen Komisyon üyeleri, insanlara zulüm getirecek maddeleri gönül rahatlığıyla oylamanın peşindeler.

Şimdi, Sayın Bakanımız geçtiğimiz günlerde eğitimde vizyon 2023 toplantısında yaptığı konuşmada “Bana şapkadan tavşan çıkaracakmışım gibi bakmazsanız sevinirim.” demişti. Haklısınız, 14 kez değişen bir eğitim sisteminde bir şey yapmak çok mümkün değil. Biz dedik ki: Eğitim köklü bir sisteme oturtulmadıkça, her gelen bakan farklı bir sistem getirdikçe gelecek kuşaklar heba oluyor. 6 yaşa aldığınız o ilkokulda, işte öncesinde 5 yaşa çektiğiniz anaokulu eğitimiyle çocukları daha elleri kalem tutamayacak hâldeyken okula gönderdiniz, yazmaya zorladınız ve o çocukların özgüvenini maalesef kırdınız. Somut ile soyutun farkına varamayan çocuklar, bugün Türkiye’nin dört bir yanında selefi örgütlerin güdümündeki sübyan mekteplerinde eğitim görüyorlar. Bu çocuklar yarının IŞİD militanlar, El Kaide militanları olacak. Bu ülkenin gelecek kuşaklarını heba etmeye kimsenin hakkı yok. Biliyorsunuz, bu ülkede son dönemlerde okumuş insandan korkar oldu, eğitimli meslek gruplarına sistematik bir yıpratma çalışması yürütülüyor, aynı eczacılara, aynı doktorlara, bugün Sağlık Komisyonunda görüşülen maddeler gibi. Bizim gelecek kuşaklarımızı korkutmamamız lazım. En yüksek puanlarla doktor olanlar bugün doktorluk yapamayacak duruma getiriliyor. Eğer biz bu en başarılı öğrencileri okullarını bitirdikten sonra altı yüz gün açlığa mahkûm edeceksek, işlerini yapamayacak hâle getirirsek bunlar bir daha o mesleklerini yapamazlar. Biz bu eğitimleri niye veriyoruz? Biz o yüzde 1’e giren en başarılı insanlarımızı niye böyle heba ediyoruz?

Bir millî eğitim kurumu müstahdemine para bulamıyorken eğer bu ülke 3,5-4 milyar liraya uçak alabiliyorsa bu, ülkenin utancıdır. Bizim çocukluğumuzda bizim müstahdemlerimizi vardı. Okul aile birlikleri taşeron şirket gibi temizlikçi çalıştırmazdı. Bir ülkede çocukların okulunun temizliğini sağlayamayacak bir devlet olabilir mi? Böyle bir devletin saygınlığı olabilir mi? Okul aile birliği taşeron şirket gibi çalıştırılabilir mi? ondan sonra “Yok, çocuklardan para toplamayın. Yok, kimse para vermesin.” diyorsunuz, o arada da hem öğretmenler zor durumda hem veliler zor durumda hem çocuklar zor durumda. Mutlaka bu personel sorununu çözmek lazım. Seçim öncesi dönemlerde ülkenin bütçesi, İşsizlik Fonu seçim propagandası için sağ solda boş tutulacak, dünya kadar insan istihdam ediliyor. Bunların yerine bu devletin imkânları düzenli olarak okulların temizliğini sağlayacak işçileri, oradaki müstahdemleri görevlendirebilir.

Artuklu Üniversitesinin bir rektörü var, Ahmet Ağırakça. Bu kişi demokrasiye inanmadığını, demokrasinin Allah’ın kurallarına uygun olmadığını ve bu sistemin tağut olduğunu düşünen bir kişi ve bugün bir üniversitemizin rektörü. Bu kişinin hazırladığı, Şamil İslam Ansiklopedisi editörlüğünü yaptığı ansiklopedide “9 yaşındaki çocuk evlenebilir, kız çocuğu; 14 yaşındaki erkek çocuğu evlenebilir.” diyor. “Erkek çocuğu 14 yaşında evlenebilir, 9 yaşında kız çocuğu evlenebilir.” diyen bir kişi “Bu ansiklopedinin ben editörlüğünü yaptım.” dediği durumda kendi kitabını çıkarttım, koydum ortaya. Kendi kitabında da selefi anlayışa inanan bir kişi, selefi anlayışa hizmet eden bir kişi. Bu kişilere biz çocuklarımızı, geleceğimizi nasıl emanet ediyoruz? Bu rektörlerin bu kadar özensiz seçilmesi bu ülkeyi gelecekte karanlığa mahkûm edecektir, buna kimsenin hakkı yok diye düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum.