05/11/2018 tarihli Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Şimdi, insani olmayan koşullarda insanlıktan çıkmış Komisyon üyeleri olarak burada bir sağlıklı sonuç çıkartmaya çalışıyoruz. Buradan sağlıklı bir şey çıkmaz. Burada 5’inci maddeyle ilgili olarak karşılıklı ithamlarla kimse kendini mahkeme yerine koymasın.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Daha 4’teyiz, 4’üncü maddedeyiz.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Burada mahkeme kararları olmadan insanlar mahkûm edilemez. Bugün Olağanüstü Hâl Komisyonunun değerlendirdiği vakaların üçte 1’i haksız yere işinden edilmiş insanlar. Bu kadar geniş kitleler haksız yere mağdur edilmişken ve bu OHAL Komisyonuna gelenlerin daha dörtte 1’i bile değerlendirilmemişken biz yeni yeni açlıklar, yeni yeni sefaletler, yeni yeni intiharlar kuruyoruz burada. Bunu kurmaya hakkımız da, haddimiz de yok. Biz kimiz ki ya! Biz burada Komisyon üyesiyiz diye insanların yaşam hakkını elinden almaya hakkımız mı var, haddimiz mi var?

Burada bu saatten sonra çalışmanın hiç kimseye bir faydası yoktur ve bu insani olmayan maddelerle ilgili mutlaka ve mutlaka insani bir çözüme kavuşturmaya ihtiyaç vardır. Bugün burada tıp fakültesini bitirmiş olan insanlara, o kadar zorluklar içerisinde okuyup en başarılı puanları almış olan insanlara bunu yaşatmaya ne hakkımız var? Onlar tıp fakültesini kazandılar, başarıyla bitirdiler diye onları ölüme mahkûm ediyoruz, onları açlığa mahkûm ediyoruz, onları intihara mahkûm ediyoruz. Bunu yapmaya hakkımız yok.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Kaç kişi?

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Daha önce, biliyorsunuz, eğit-donat yönteminiz vardı şimdi eğit-donat-yok et. O kadar doktoru doğmadan boğuyoruz ve bunlara bu ülkenin ihtiyacı var.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Doktor sayısı kaç kişi, bunlar kaç kişi?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – 6 bin.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Hayır, o kadar değil.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Bu insanların hayatıyla bu kadar oynayıp… Bu insanların sağlık hizmeti vereceği insanların hayatıyla da oynuyoruz.

Cem Terzi, onkolojik cerrah, kendisi kanser hastalarını tedavi ediyor. Biz Cem Terzi’yi mi cezalandırıyoruz, onkoloji hastalarını mı cezalandırıyoruz.

Özdemir Aktan, genel cerrah, Türkiye’nin en başarılı genel cerrahlarından biri. Biz onu mu cezalandırıyoruz, onun şifa dağıtacağı hastaları mı?

Zelal Ekinci, Kocaeli’de çocuk nefrolojisi uzmanı. Biz o çocuklara şifa dağıtan elleri evine kapatıyoruz, o çocukları da ölüme mahkûm ediyoruz. O çocukları ölüme mahkûm etmeye kimin hakkı var burada?

Nursel Şahin, yoğun bakım doktoru, yoğun bakım profesörü. Biz yoğun bakım profesörüne diyoruz ki: “Git, açlıktan öl, kurtaracağın hastalar da yoğun bakıma gelemesinler, yer bulamasınlar, orada ölsünler.

İzge Günal, dünya çapında bir ortopedist ve insanların sakat kalmasını engellemek için, şifa bulmasını sağlamak için o şifa dağıtacak “Biz hadi oradan.” diyoruz. Biz Suriye’den gelen IŞİD çetelerinin doktorlarını Türkiye’de çalıştıracağız, bizim aile hekimlerimiz olacaklar, biz bu doktorları kenara atacağız. Bu kadar lüksümüz var mı bizim ya? Bu kadar haddimiz var mı bizim? Bu insanların şifa dağıtacağı insanları sakat bırakmaya, öldürmeye hakkımız var mı? Burada intihar edecek olan onlarca insanı intihara sürüklemeye hakkımız var mı bizim? Biz kimiz? Haşa biz Allah mıyız! Ve burada bu kadar sakat olduğu bilinen KHK olduğu hâlde ve bu KHK komisyonuyla sizin komisyon üyelerinizin “Bunların üçte1’i haksız yere atılmış.” demişken hiçbir mahkeme kararı yokken… Berkin Elvan’ın cenazesine ben de katıldım, beni de atın o zaman; Gezi’nin yıl dönümüne ben de katıldım, beni de atın o zaman madem herkesi birbirine yapıştırıyorsunuz ama kendi üzerinize teflon gibisiniz, hiçbir şey yapışmıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Ve burada bu durumun devam etmesi mümkün değil. Biz beyin göçü, beyin göçü diyoruz, bu doktorların hepsini yurt dışına göndereceğiz ve bu kadar yetişmiş pırıl pırıl insanı, TUS’ta en yüksek puanı almış olan insanları Türkiye’den gönderip Türkiye’de insanların adam gibi sağlık hizmeti almasını engelleyeceğiz. Buna ne haddimiz var?

NESLİHAN HANCIOĞLU (Samsun) – Gidemiyorlar, pasaportları ellerinden alındı.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Ya da onlara da “Yurt dışına çıkmayacaksın…” Hocamız burada, İbrahim Hocamız burada, bu kadar değerli hocaları yurt dışına da çıkartmayacaksınız. Ya bu kadar lüksümüz var mı? Bu kadar hekim kitlemiz var mı? İnsanların bu kadar sağlığa muhtaç olduğu bir dönemde bunlara ne haddimiz var? Dış sesi dinlemiyorsunuz, bu kadar insanın isyanını dinlemiyorsunuz. İç sesinizi dinlemiyorsunuz, vicdanınızı dinlemiyorsunuz.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – 251 şehidi düşün sen de konuşurken.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Siz burada Nazi kampında o zamanlarda doktorlara yapılanı bu çağda yapamazsınız

HAKKI SARUHAN ORUÇ (İstanbul) – Doktorlar mı yaptı?

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Onları düşünerek konuş, 2 bin 500 gaziyi düşünerek konuş, bombalanan Meclisi düşünerek konuş!

ALİ ŞEKER (İstanbul) – O bombalayanların Allah belasını versin, o bombalayanların Allah belasını versin. O 103 insan burada öldürülürken o bombaların buraya kadar gelmesine sebep olanların Allah belasını versin!

İSMAİL TAMER (Kayseri) – O şehit olan insanlar için de konuş bir kere!

ALİ ŞEKER (İstanbul) – 103 kişi orada öldürülürken, Merasim Sokak’ta bomba patlatılırken bunlara müsaade edenler bunun hesabını versin. Bunları ben yapmadım, sizler yaptınız. Önce ben gittim oraya. Orada o insanların ölümünü ben gördüm. Kimsenin böyle bir şeye hakkı yok. Bizim burada insan olmamız lazım. Biz burada hekimiz. Bu kadar hekimin içerisinde bu kanun çıkıyorsa biz insanlığımızdan istifa edelim. Söyleyecek bir şeyim yok. Dinlemeyeceğim.