05/11/2018 tarihli Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Sayın Başkan, şimdi, burada zirai ilaçlar, sanat ve ziraat işlerinde kullanılan zehirli ve müessir maddeler satıcılığı yapanlara… Şimdi, burada, bu zehirli müessir maddeler, birçok kimyasal madde birçok ticari faaliyete konu olabiliyor ve bu konu olabilen malzemeler, o kimyasal maddeler satılabiliyor. Klor da satılıyor, klor satıldığında bu da bu kapsama giriyor mu? Yani havuz kimyasalları satan bir yerde klor da satılıyor. Onlara da mı bu cezalar verilecek? “2 bin liradan 20 bin liraya” diyor, bu tamamen bir keyfiyet. Yani bir ceza birbirinin 10 katı olabilir mi? Kim “2 bin lira” diyecek, kim “20 bin lira” diyecek? Bunu hangi hakkaniyet kararına göre verecek ve buna itiraz edildiğinde bunun düzeltilmesi nerede mümkün olacak?

Biliyorsunuz, son dönemde, Tuzla’da kimyasal maddeleri bertaraf etmek yerine, onları bertaraf tesislerine götürmek yerine oraya düzenek kurmuşlardı, doğrudan şehrin kanalizasyonuna o kimyasal maddeleri atmışlardı. Halk o duman ve koku üzerine çok ciddi bir tedirginlik yaşamıştı. Yine, aynı şekilde, kimyasal maddeyi, siyanürü Büyükçekmece’de yolun kenarına döküldüğü yerde, orada tavuklar ve koyunlar telef olmuşlardı. Şimdi, kimyasal maddeyle ilgili bu kadar denetimsizliğin olduğu bir ortamda bu getirdiğiniz yasada klor satan birisi bu cezayı alabilecek, klor da sonuçta kimyasal bir madde ve zehirli bir madde. Burada bunun kontrolsüz satılıp satılmadığını kim, nasıl, neye göre iddia edecek?

Şimdi, burada, şöyle de bir şey var: “Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu idari para cezası ve idari yaptırım kararı verildiğinde keyfiyetle ilgili mülki idare amirine bildirilir.” diyor. Bu keyfiyeti, ilgili idare amirine bildirirken idari yaptırım kararı ya da para cezası birlikte verildiğinde mi bu anlaşılıyor? Yoksa sadece biri verildiğinde, sadece para cezası verildiğinde, bu, mülki idare amirine bildirilmeyebilir mi? Yani kişisel yorumlarla bu kanunun uygulanması sıkıntıya girebilir. Onun için zaten bir önergemiz var, birazdan orada konuşacağız.

Türkiye’de kimyasal maddelerin bertaraf edilmesiyle ilgili doğru düzgün denetim yapılmadığından dolayı birçok akarsuda, birçok gölette balıklar telef oluyor ve birçok fabrika atığı bertaraf edilmediği için de o akarsular maalesef yaşanmaz hâle geliyor. Bugün Ergene Havzası’nda çok sayıda fabrika var ve o fabrikaların kirlettiği o Ergene, artık tarım arazilerine de sirayet etmiş durumda. Oradan beslenen insanlar da maalesef o zehirli toksik maddeleri kendi vücutlarına alıyor, artık orada yetişen koyun da, orada yetişen hayvanlar da bu toksik maddelerden etkileniyor. Türkiye’de hangi fabrikaya hangi kimyasal maddelerin girdiği belli, onların ne kadar çıktı üreteceği belli. Bunları tespit etmek ve bunların da ne kadarının çıktığını ölçerek “Ya, senin bu kimyasal maddelerin nerede?” diye sorabilmek mümkün. Bugün yüzlerce ton malzeme giren bir yerden çok az miktarda kimyasal atık çıkıyorsa, o bertaraf tesislerine yeteri kadar gitmiyorsa burada problem var demektir. Bunun denetlenmesi, kontrol altına alınması mümkün. Onun için burada bu tanımlamaları net yapmak lazım. Bu zehirli müessir madde satıcılığı ne manaya geliyor? Yani sadece organo fosforlarını mı burada kastediyorlar? Yoksa başka, sanat dallarıyla ilgili olan, ne bileyim, bir tiner de toksik madde olabiliyor icabında. Burada bunları net olarak tanımlamak lazım diye düşünüyorum, bunu mutlaka ayrıntılandırmak lazım ve az önce de söylediğim gibi, 2 bin lira ile 20 bin lira arasındaki marjı insanların keyfiyetine bırakmamak lazım.

Teşekkür ediyorum.