EN uzun ve en yüksek katılımın gerçekleştirildiği (önceki akşam itibarıyla) Adalet Yürüyüşü artık toplumun önemli bir kesiminin hedefine oturdu; siyasetten arındırılınca, hedef daha belirgin bir biçimde ortaya çıktı.

Devşirilmiş kalabalıklar değil, lastik pabuç üzerinde, neredeyse bir serap haline geldiğine inandıkları adaleti seslendiriyorlar.

Adalet devasa köprüler, çok şeritli yollar üzerinden varılması mümkün bir ara istasyon değil…

Bugünün Türkiye’sinde ne hazindir ki, adalet için, güneşin alnında, yayan yapıldak yollara dökülmek gerektiğine inanan milyonlar var.

Adalet aranan mahfiller, devlete nüfuz etmiş bir çete tarafından, iktidar enstrümanı haline getirildi.

İktidar gücü, sorunu farklı bir iktidar meselesi olarak değerlendirdi, Olağanüstü Hal ve kararnameler rejiminin yasamayı ve yargıyı baskılaması, ‘Adalet’mefhumunu sahipsiz bıraktı, adalette ‘miyar’ bulamayan toplumsal kesimlerin itirazı bu bakımdan önemli.

Adalet, iktidarın da sorunu olduğu zaman toplumsal barış sağlanır, dayanışma mümkün olur. Adalet yürüyüşü, üzerinde parti siyaseti yapılacak bir durum değil…

‘KADROLU PROVOKATÖRLER’

– CHP’li vekillerin yaklaşık yarısı yürüyüşlere zamanları ve güçleri oranında titizlikle katılıyor.

Bir veya iki gün gelen vekil sayısı çok az. Meclis oturumu, iki-üç günlük görevli yurtdışı gezileri veya illerinde katılmayı zorunlu gördükleri düğün ve toplantılar için git-gel yapıyorlar. Bunların dışında yürüyüşü özenle izliyorlar. Sağlık durumları yetersiz olanlar da araçlarla izlemeyi yeğliyor. Vurgulamak gerekirse, ‘yürüyüşü’spor saymayan özensiz milletvekillerinin sayısı da hayli fazla.

– Ayaklarının su toplaması nedeniyle sıkıntı çekmesine karşın ısrarla yürüyenlerden biri de ‘Şeker TV’‘çekimcisi’ ve ‘yayımcısı’ Dr. Ali Şeker… Önceki akşam park yerinde, yürüyüş koluna kenar köşeden tepki gösteren provokatörlerle ‘nasıl savaştığını’ herkes biliyor. Bunları ‘kadrolu provokatör’ olarak niteliyor. Bir yandan bağırıyorlar bir yandan da kendilerinin gösterilerini çekiyorlarmış. İzmit sınırları içinde, “Recep Tayyip Erdoğan” diye bağıran Karadeniz kökenli oldukları anlaşılan göstericilerin sayısı 10-12 arasında değişiyor.

Ali Şeker diyor ki: “Demek ki, kendilerini de kaydettiklerine göre, bunu gösterdiklerinde yevmiye alıyorlar. Mehter Marşı ile yürüyüşün arkasında, önünde turluyorlar ve taciz ediyorlar, küfrediyorlar, hakarette bulunuyorlar. Kocaeli-Yalıkesiminde o provokatörleri özel olarak çektim. Onları, benim gibi birçok vatandaş, bizi korumakla görevli polislere şikâyet etti, ancak bu mobil provokatörlere müdahale eden yiğit bir polis çıkmadı. Amirleri de sessiz ve görmezdi. Haklılar, işlem yapsalar nereye gönderilecekleri belli değil. Yürüyüşçüler değil saldırganlar korunuyordu adeta!

Bunu da belirtmek isterim, yolda giderken duygulanan, bizi ağlayarak izleyen çok kişi vardı. Bu görüntüleri AKP kadroları izlemeli.”

İşte dünkü provokasyonun iyice açığa çıkması, Düzce veSakarya’daki ‘gübre’ ve söz atmalardan belliydi.

PROVOKASYON DEĞİL ADALET KAZANACAK

KILIÇDAROĞLU ve ‘adalete susayanların’‘Adalet Yürüyüşü’dünyaya örnek oldu. Yürüyüş sırasında bazı hukukçularla konuşurken “Siyasetin kırılma noktasıdır bu… AKP’nin büyüsü bozuluyor” dedi. Pazar günkü Maltepe’nin kalabalığı ile Kılıçdaroğlu’nun vereceği mesajlar dikkatle izlenmeli. Önümüzdeki hafta, Şehitler Haftası ‘etkinlikleri’ çerçevesinde AKP ve Erdoğan’ın neler söyleyebileceği henüz kestirilemiyor. Bu arada Hitler’in hiç hoş olmayan bir sözü akla geliyor: “Merhamet etmek yok. Yolumuza kim çıkarsa çıksın ezip geçeceğiz.”

CHP Lideri, Türkiye’yi koruyor aslında; farkında mısınız, diye ekliyor.

Kılıçdaroğlu iyiliğe inanıyor. İşini tutkuyla yapıyor.

Provokasyon değil adalet kazanacak sonunda!

YÜRÜYÜŞTEN NOTLAR

– DÜN Hereke çıkışında nefesler dar geldi; mola yeri olmadığı için 15-20 dakika kadar herkes yerinde ‘soluklandı’. Güzergâh boyunca ilk kez mola verilmiş oldu ve 5 km daha yüründü.

– SON günlerde yürüyüşe katılanlardan dikkat çeken isimler: Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, Kemal Türkler’in kızı Nilgün Türkler, Can Dündar’ın eşi Dilek Dündar… Turgut Kazan (hukukçular arasında en çok izleyen isim), Ecevit döneminin Süleyman Genç’i eşi ile birlikte Bursa’dan gelmiş (eski CHP’liler kendisini görünce sarılıp öpüştüler).

– İLKER Başbuğ’un yürüyüşe katılıp katılmayacağı konusunda komiteye bir bilgi gelmedi. Özden Örnek ve Çetin Doğan’ın rahatsızlıkları olduğu için gelemeyeceği öğrenildi.

HALK TV VE MEHMET TAŞDELEN MESELESİ…

KÖŞEMİZDE önceki gün “Kılıçdaroğlu’nun yanında ne işi var?” diye sorduğumuz yazıda FETÖ soruşturmasından sonra Amerika’ya kaçtığı öğrenilen Prof. Dr. Musa Taşdelen’in kardeşi, eski Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcısı Av. Mehmet Taşdelen’in, Halk TV ekranlarında unvanı ile tanıtılarak, FB forması ile oğlunun Kılıçdaroğlu’nun yanında yürümesini yazmıştık.

Biz, eski bir ülkücünün yürüyüşte yer aldığını gündeme getirmiştik. Halk TV önceki gün bir süre şu açıklamayı yayınladı:

“Yalçın Bayer’in bugünkü köşesinde Halk TV’yi itham ederek verdiği ‘Kılıçdaroğlu’nun yanında ne işi var’ başlığıyla yayınlanan ve bir internet sitesinin de ‘Halk TV, Kılıçdaroğlu’nu nasıl kandırdı’ başlığıyla alıntıladığı haber tamamen yalan ve hayal ürünüdür. Halk TV’de söz konusu kişilerle ilgili bir haber ve yorum yayınlanmamıştır.”

Hayır haber doğrudur; yazılırken de nezaket gösterilmiştir.

Bildiğimiz çok şey vardır; ekrana çıkarılan bazı belediyeciler, haksız şekilde gazetecileri suçlamıştır. Bunun hesabı ayrıca görülür.

Halk TV, bu kişiyi ünvanını vererek tanıtmıştır. “Biz Halk TV, Kılıçdaroğlu’nu nasıl kandırdı” demedik; onu bir internet sitesi vermiştir. Kendilerine, bu kişiyi yeni ayrıntıları ile yeniden yazıyoruz.

“TÜBİTAK tarafından ABD’ye görevlenderilen Sakarya Üniversitesi Fen Edebiyet Fakültesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Musa Taşdelen, FETÖ ve Danıştay cinayetini adı karıştığı için görevlendirilmesi iptal edilince izin alarak ABD’de kalmaya devam etti. 4 Temmuz 2017’de (yazımızın çıktığı gün) izni biten Taşdelen, S.Ü.’deki görevine dönemeyince üniversite yetkililerini arayıp “Bu kişinin firanını verdiniz mi?” diye sorunca yetkililer, onun üniversiteden ayrıldığını söyleyip net bir cevap vermediler. Gerek S.Ü. ve gerekse YÖK’ün bu konuda bizleri ve kamuoyunu bilgilendirmelerini rica ediyoruz.

Halk TV, bu haber yalan ve iftira ise Kamil Ege, İdris Aslan ve Salih Kunter’in cumhuriyet savcılığına (Kumpas savcısı Mesut Erdinç Bayhan’a) verilen ifadelerini yayınlasın. Lütfen, yalan veya iftira olduğunu kanıtlasınlar.”

Yalçın Bayer