30/06/2021 tarihli Genel Kurul konuşması

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Özelleştirme İdaresi Başkanlığının resmî internet sitesinde şöyle bir şey hemen karşınıza çıkıyor: “KDV muafiyeti, taksit imkânı, harçsız tapu avantajlarından faydalanabilirsiniz.” Yani satılık vatan çok avantajlı bir şekilde satılıyor ve Özelleştirme İdaresinin giriş fotoğrafı bu şekilde maalesef. Ve siz diyorsunuz ki: “Biz özelleştirmeyeceğiz, bize güvenin.”
Bir kamu iktisadi teşekkülü olan Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu niye anonim şirket oluyor? Bunun nasıl bir mantığı var, nasıl bir açıklaması var? Hemen şurada, 3 kilometre ötede, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun Genel Müdürlüğü var. Orada yaptıkları işleri sergiliyorlar, son derece başarılı, son derece gelişmiş silahlar üretiyorlar ki ben bir hekim olarak silahların bu kadar üretilmesini doğru bulmuyorum, silahsız bir dünya istiyorum ama burada vatan savunması için bunlar yapılıyorken ve bunlar da doğrudan orduya satılıyorken ve bu Makine Kimya Endüstrisi Kurumunun bir yıllık kârı 1 milyar 200 lirayken, siz “Bir yıllık kârı karşılığında 1 milyar 200 milyon sermayeli bir şirket kuruyoruz.” diyorsunuz. Sizin bu kurduğunuz şirket özelleştirmenin yolunu açıyor ve bunu biz daha önce gördük, bunu o kadar çok gördük ki Sümerbankta gördük, TELEKOM’da gördük, TEKEL’de gördük, şeker fabrikalarında gördük, SEK’te gördük, SEKA’da gördük, alüminyum fabrikalarında gördük. Ve Seydişehir alüminyum fabrikalarını bir yandaşa içinde o aldığınız paradan çok daha fazla alüminyum külçeler varken, hammadde varken ona verdiniz, millete küfreden meşhur bir müteahhidiniz var ya ona verdiniz. Şimdi, böyle bir müşteri mi çıktı da Makine Kimya Endüstrisi Kurumunu siz anonim şirkete dönüştürüyorsunuz. Katar’a Tank Palet Fabrikasını verdiniz. 12 bin kişilik ordusu var. 12 bin kişilik bütün personeli olan Katar’a, tank konusunda hiçbir bilgi birikimi olmayan Katar’a verdiniz; Tank Palet Fabrikası motorsuz tank maket fabrikası oldu. Motoru yok, hâlâ yok, hiçbir gelişme yok. Siz “Özelleştireceğiz, geliştireceğiz.” diyorsunuz; işte yaptığınız özelleştirme ve gelişmeyi gördük, bunu tekrar Makine Kimya Endüstrisi Kurumunda yaşamayalım. Bizim derdimiz bu ülkenin kaynaklarının bu ülke halkı için kullanılması. Burada şehir hastaneleriyle ilgili dedik ki: Devlet arsası kendisinin, binayı bir müteahhit yapacak diye 6 kat-7 kat maliyette biz bunlara vermeyelim. Ne oldu şimdi? Oradaki o hizmetleri artık yabancı Danimarkalı şirket bize verecek. Çalışan personel bizim, aracı şirket Danimarkalı, ondan önce alan başka bir müteahhit; 2 tane müteahhit besleyeceğiz biz. Biz kendi vatandaşımızı çalıştırmaktan bu kadar âciz miyiz, bu kadar çok mu paramız var bizim? Biz bu süreç içerisinde kozmik oda olayını yaşadık. Kozmik odaya bir suikast bahanesiyle, kumpas davasıyla oraya soktunuz, şimdi de Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumuna, makine olarak, Türkiye’nin, Silahlı Kuvvetlerin bütün donanımını sağlayan kurumuna yabancıları sokacaksınız. “Yabancı çalıştıracağız, yabancılarla iş birliği yapacağız.” diyorsunuz. Atatürk “Her fabrika bir kaledir.” derken işte tam da bugünleri anlatıyor. O kalenin kapılarını ardına kadar siz açıyorsunuz, sırf kâr hırsına, sermaye hırsına açıyorsunuz; geride millî güvenlik diye bir şey bırakmıyorsunuz.
Yönetim kuruluna, üç beş maaş vereceğiniz birkaç yandaşınızı daha yerleştirmek için, maalesef, bu kurumları heba ediyorsunuz. O kurumlar o kadar verimli ki personeli de doğru düzgün maaş alıyor. Daha önce Seydişehir Alüminyum Fabrikasında maaş alanlar bugünün parasıyla 8-10 bin lira alırken verimli de çalıştırıyorlardı orayı, şu anda asgari ücretle bile çalışmıyorlar. Oradaki çalışanları çıkarıp taşeron üzerinden düşük ücretlerle yaşam şartlarını sağlayamayacak, standartları aşağı çekecek bir düzenleme mi yapacaksınız? Gerçekten, hani “Özelleştirmeyeceğiz.” diyorsunuz ya, şimdiye kadar deyip de maalesef sözünüzü tutmadığınız gibi bunu da yapacağınızı beklemiyoruz. Maalesef bu da özelleşecek gözüküyor. Bunu yapmanızın tek bir mantıklı gerekçesini söyleyin, biz de diyelim ki: Ya, biz görememişiz, kusura bakmayın.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)