14/01/2017 tarihli Genel Kurul konuşması

Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı: 2
Birleşim: 58
Tarih: 14/01/2017

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Evet, arkadaşlar var, hazır, TRT çekmiyor ama arkadaşlarımız sağ olsunlar bütün Türkiye’ye ulaştırmaya çalışıyorlar.

HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) – Asistanı var asistanı.

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Sayın Başkan, başka çare yok ki.

ALİ ŞEKER (Devamla) – Sayın Başkan, siz de bir radyoloji teknikerliği döneminden geçtiniz, ben bir sağlık çalışanı olarak radyoloji teknikerlerinin sıkıntılarıyla ilgili dile getirmek istediğim konular var.

Sağlıkta Dönüşüm Programı daha çok kâr uğruna daha çok taşeronlaşma, daha çok tetkik, daha çok tomografi, daha çok röntgen, daha çok performans, daha çok para mantığıyla radyoloji teknisyenlerini radyasyonun kucağına attı. Bu artan iş yükü, başta kanser olmak üzere, erken yaşlanma, kısırlık, katarakt gibi birçok soruna yol açıyor. Bu sağlıkta performansın getirdiği iş yükü 5 katına çıktı. Önemli bir kısmı tedaviye, teşhise hiçbir katkısı olmayan, sadece para gelirini artırmak adına yapılan işlemler ve bu firmalar da ihaleyle alan taşeron firmalar.

Şimdi, sağlık çalışanları, radyoloji teknikerleri “Sağlık sorunlarını ne zaman yaşamaya başlayacağız?” diye korku ve endişe içerisindeler. Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerin tamamına yakınında taşeronlar görüntüleme hizmetlerini ve laboratuvar hizmetlerini veriyor. Bu, onlara, daha çok tetkik yapıp daha çok para aktarılmasına yol açması için radyoloji teknikerleri ve hastalar da bu sisteme kurban ediliyor. Bunların bir kısmı da ehliyetsiz röntgen teknisyenleri, “alaylı” dediğimiz grup ve bunlar işin, tehlikenin de farkında değiller ve bütün yükü almak durumundalar çünkü yapacak başka işleri yok. Hâlbuki yılda 5 bin kadar radyoloji teknisyeni mezun oluyor ve bunlar, Sağlık Bakanlığı tarafından değerlendirilmiyor, işsizler ordusuna katılıp bu taşeron firmaların taşeron radyoloji teknikerleri olarak çalışmaya mecbur ediliyor. Özel hastanelerde de durum farklı değil genel olarak. Mesleklerinden memnun değiller. Radyoloji Teknisyenleri ve Teknikerleri Derneğinin geçenlerde yaptığı bir mesleki memnuniyet anketinde yüzde 95’i mutsuz, memnuniyetsiz ve geleceğinden endişeli. Kendi sağlıklarından endişeli olanların halkın sağlığına katkıları olamaz.

Bir yandan da bu koruyucu ekipmanlarla ilgili bir sorun var; bu koruyucu ekipmanlar sahte, taklit ürünler. Bu taklit ürünlerin içerisinde yeteri kadar kurşun yok. Bu sahte ürünler birilerini kandırabilir ama radyasyondan koruyamaz, kanserden koruyamaz; sahte ürünler kanser riskini ortadan kaldırmaz.

Değerli milletvekilleri, bugünlerde çok önemli ve çok tehlikeli bir süreçten, bir uçurumun öncesinden Türkiye’yi nasıl döndürebiliriz diye mücadele ediyoruz; cumhuriyeti, demokrasiyi nasıl koruyabiliriz diye mücadele ediyoruz. Yargıtay Onursal Başkanı Profesör Doktor Sami Selçuk da dün bir yazıyla uyardı Türkiye’yi: “Hem başkanlık sistemi getirmek iddiasıyla yola çıkacaksınız hem de erklerin birliğini dayatacaksınız yani güçler ayrılığı ilkesini yok sayacaksınız; dengesi olmayan, dengesiz, denetlemesiz bir sistemi dayatacaksınız. Bu bir güldürüdür. Böyle bir sistemde demokratik bilince sahip bir başkan bile diktatör olmak, baskı rejimiyle toplumu yönetmek zorundadır. Bu yüzden savunanları da köleleştirip doğduklarına pişman edecek bir metindir bu.” Ayıbı gizleyerek birine mal satmanın cezalandırıldığı bir hukuk düzeninde bilmeyenleri kandırarak, bilmeyenleri burada olan gerçekleri TRT’den köylere, kasabalara uydu üzerinden, karasal yayın üzerinden vermeyerek onları kandırdığınızı zannediyorsunuz. Hâlbuki gelecek kuşakları, çocuklarımızı, torunlarımızı bir kölelik düzenine teslim etmeye çalışıyorsunuz. Bir kişiye alabildiğine özgürlük verildiği, 78 milyon kişinin rehin alındığı bu sisteme elbette ki biz “hayır” diyoruz, sonuna kadar da “hayır” demeye devam edeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)

“Biat et, itaat et, rahat et.” sizin şiarınız olabilir. Dün de Fetullah Gülen “Biat et, itaat et.” diyordu, özel harekâtta 50 polisimizin üzerine o bombaları yağdırdı. Belden yukarısı olan, aşağısı olmayan polislerimiz orada o “İtaat et, biat et, sorgulama, sana ne emir verirlerse onu yap.” diyenler tarafından katledildi. (CHP sıralarından alkışlar) “Anayasa değişikliği taslağı” adıyla getirdiğiniz, demokrasiyi, cumhuriyeti, hukuk devletini imha edecek bu teklifi derhâl ve derhâl geri çekiniz.

Sayın milletvekilleri, 12 Eylül darbe anayasasının yerine 15 Temmuzu fırsat ederek ve lütuf olarak görerek 20 Temmuz OHAL darbe anayasasını yapmaya çalışıyorsunuz. 12 Eylül Anayasası’nı cunta ve Aldıkaçtı yapmıştı, siz saray fermanıyla kaptıkaçtı anayasası yapıyorsunuz. Teklifinizle, Anayasa, sahte bir anayasaya dönüşüyor. Yasaları tanımayan bir kişinin kural tanımazlığını ödüllendiriyorsunuz, kuralsızlığı kural hâline getiriyorsunuz. Meclisin fiilen bütçe yapma hakkını gasbediyorsunuz. Sözlü soru önergesini kaldırıyorsunuz, yazılı soru önergelerinin de yüzde 95’ine cevap vermiyorsunuz. Cumhurbaşkanının yaptığı hiçbir işlem Parlamento onayına tabi değil. Abdülhamit bile Meclisi feshettiğinde Âyân Meclisinin onay şartı vardı. Bir partili Cumhurbaşkanı, 78 milyonu temsil eden 600 kişilik Meclisi fesih hakkına sahip ama Cumhurbaşkanının yargılanması fiilen imkânsız. Kaf Dağı’nın arkasında bir Anayasa Mahkemesi var, onun önüne gidene kadar da Meclisi istediği dakika feshedebiliyor, Anayasa Mahkemesi üyelerini istediği zaman istediği suçlamayla görevden alabiliyor. Bununla bizim aklımızla alay ediyorsunuz, yargılanması imkânsız bir sistem getiriyorsunuz.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Yok öyle bir şey, yok.

ALİ ŞEKER (Devamla) – Bu teklifi demokrasi diye yutturamazsınız. Türkiye son yıllarda en huzursuz dönemini yaşıyor. 20 Temmuz sivil darbesinden beri reklam fragmanlarını uygulamaya koyduğunuz başkanlık sisteminin ülkemizi götürdüğü felaketin içerisindeyiz. 1 dolar 4 lira seviyesine ulaştı. Başkanlığa giden yol, dövizin de her gün rekor kırmasının yolu oldu. ABD hariç dünyanın her yerinde başkanlık sistemiyle yönetilen ülkeler 7 kat daha aç, 7 kat daha sefil, 7 kat daha fakir; iç çatışmalarda gencecik insanlarını kaybediyorlar. Bu teklifle, yüzde 80 katılımlı bir seçim olduğunda yüzde 40,1’le başkan seçilen bir kişi, geri kalan 59,9’u dengesiz, denetlemesiz bir şekilde beş yıl boyunca rehin almış olacak; hiçbir denetlemesi olmayan bir sistem. İkinci beş yılında devlet erkini ele geçirmiş bir partili cumhurbaşkanı karşısında diğer partilerin hiçbir şansı yok.

Değerli milletvekilleri, biz, rejim değişikliği teklifi görüşmelerinin açıkça yayınlanmasını istiyoruz, siz “Hayır.” diyorsunuz. TRT, deneme yayınları ve amatör futbol takımlarının hazırlık maçlarını yayınlıyor. 78 milyonun Anayasası’nı niye 78 milyondan kaçırıyorsunuz? Gazeteciler hapiste. “Suriye politikası başından beri yanlıştır.” diyen Hüsnü Mahalli hapisteyken, aynı şeyi söyleyen Numan Kurtulmuş Başbakan Yardımcısı kabinede. “El Nusra’ya, oradan da IŞİD’e silahlar gitti.” diyen Ahmet Şık ve Cumhuriyet yazarları hapiste, “Türkmenlere gitmedi.” diyen Tuğrul Türkeş Başbakan Yardımcısı, AKP’li olduğu için. Herkes AKP’li olmak zorunda mı? Enis Berberoğlu bunları açıkladığı için bugün müebbetle yargılanıyor.

Değerli milletvekilleri, demokrasi tramvayına bindiniz, demokrasiyi travmaya uğrattınız. Baro başkanlarının bile Meclise girmesini engellediniz. Evet, on dört yıldan beri siz yol yaptınız. Hangi konuyu gündeme getirsek “Ama yol yaptık.” diyorsunuz. Sizin yaptığınız yol, bu ülkeyi felakete götüren bir yoldur; ötekileştirici, ayrıştırıcı, düşmanlaştırıcı, kinci, yoksullaştıran, parçalayan, bölen bir yoldur. (CHP sıralarından alkışlar) Yüz yıllık Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm kazanımlarını satıp satıp mirasyediler gibi tükettiniz, şimdi de Milli Piyangonun kırk dokuz yıl geleceğini sattınız. Bunun OHAL’le ne ilgisi var? Kamusal kaynakları bir avuç yandaşa, Cengiz İnşaatlara teslim ettiniz. Ülkemizin içinde yaşayan tüm insanları da kendinizle birlikte yaptığınız yollarda freni boşalmış bir kamyon gibi uçuruma sürüklemeye çalışıyorsunuz. Bu teklifle hiçbir vatandaşın can, mal ve hukuk güvenliği kalmayacak. Ama yağma yok, etkisiz, yetkisiz, adil, sembolik bir Meclis ortaya çıkmasına izin vermeyeceğiz. Başkanlığınızı da, diktanızı da, kural tanımazlığınızı da, payanda yaptığınız sahte Anayasa’nızı da kabul etmeyeceğiz, ettirmeyeceğiz.

Kaç gündür yalanlar söylüyorsunuz, şu yaraya “Bir arkadaşınız ısırdı.” diyorsunuz. Bu, tıbben imkânsız bir şey. Bunu ısırsa ısırsa at ısırmış olabilir. At izini it izine karıştırıyorsunuz belki ama dün biz burada at göremedik. (CHP sıralarından alkışlar) Bu yaranın benzeri bende de var. Oradaki köşeye çarpma neticesinde oluşabilecek olan bir yara. Bu yarayı siz, bir insan ısırmış gibi, yalanlarınızla inandırmaya çalışıyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BURHAN KUZU (İstanbul) – Ayağını kapat, ayağını.

ALİ ŞEKER (Devamla) – Arkadaşlar, ben bir hekim olarak söylüyorum, ısırık izi bu şekilde değil ve kavislidir, karşılıklı çenenin arasına girmesi gerekir.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Beşli rapor gelecek. Test raporu gelince bakacağız.

ALİ ŞEKER (Devamla) – Ama, atın çenesi ancak bunu ısırabilir ve karşılığında da bir at vardır. Siz hiç elma da mı ısırmadınız? Bir diş izinin ne olduğunu bilmiyor musunuz?

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Test sonucu gelince kimin ısırdığı anlaşılacak.

ALİ ŞEKER (Devamla) – Bunun DNA testlerini -tükürük epitel DNA testi- yapmayan ne istiyorsanız o olsun. (CHP sıralarından alkışlar)

Burada, ilk gün, Niyazi Nefi Kara arkadaşımıza Bayram Özçelik tarafından yumruk atılmış ve parmağı kırılmıştır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen tamamlayın bir dakikada.

ALİ ŞEKER (Devamla) – Lütfen bir dakika daha verin, tamamlayayım efendim.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Verdi, verdi, devam et.

ALİ ŞEKER (Devamla) – Siz de bu Parlamentosunun üyesisiniz, lütfen bilgiden, bilimden yararlanın.

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın bir dakikada.

ALİ ŞEKER (Devamla) – Burada, Bayram Özçelik adlı arkadaşınız bizim Nefi Kara adlı arkadaşımıza vurduktan sonra parmağı kırılmıştır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Geç o işi, geç.

ALİ ŞEKER (Devamla) – Ondan sonra, Nefi arkadaşımız, arkadaşlarımıza bardak fırlatan o Fatih Şahin’i oradan görerek, “Arkadaşlarımıza niye fırlatıyorsun?” diyerek gelip yapmaması gereken bir şiddet uygulamıştır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ayıp be, ayıp be! Utanmıyorsun da be!

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – Kime söylüyorsunuz utanmadan bunu?

ALİ ŞEKER (Devamla) – Niyazi Nefi Kara nefsi müdafaa yapmıştır. Onun yaptığı da doğru değildir, o arkadaşımıza bunu yapanlar da doğru yapmamıştır ancak insanların nefsi müdafaa hakkı vardır. Onun soyadı Kara…

AYŞE KEŞİR (Düzce) – Milletin gözü önünde oldu her şey, milletin gözü önünde oldu.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – İyi de bu savunma sana mı düştü ya?

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Senin kamera bozuk, iyi çekim yapamıyorsun.

ALİ ŞEKER (Devamla) – Ondan önce o şiddeti ona uygulayanlar, burada bir beyin kanamasına yol açabilecek olanlar… Bu Mecliste travmayla, beyin kanamasıyla insan öldü arkadaşlar. Ondan önce burada düşmek üzereydi o arkadaşımız.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sen iyi çekim yapamıyorsun, kameran bozulmuş.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Şeker TV’den inciler(!)

ALİ ŞEKER (Devamla) – Burada, Nefi arkadaşımızın, dediğim gibi, soyadı Kara, bu iftirayı atanların yüzü kara. (CHP sıralarından alkışlar) Ensesinde miydi burnu bunun “Arkadan vurdu.” diyorsunuz Fatih Şahin’e? Ensesinin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Görüntülere bak görüntülere. Nasıl kameramansın, nasıl kameramansın? Yazık, yazık!

ALİ ŞEKER (Devamla) – Evet, görüntülerde hepsi var. Burada hepinize göstermeye hazırım. Gerçi şu anda… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AYŞE KEŞİR (Düzce) – Yandaş kameraman, yandaş medya, yandaş medya.

ALİ ŞEKER (Devamla) – Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

https://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/genel_kurul.cl_getir?pEid=56793